24 Mayıs 2011 Salı

Sözcüklerle Oynarken Yine


Kimi zaman düşünüyorum Türkçe kendi zenginliğinin yanı sıra Batısındaki ve Doğusundaki pek çok dilden de etkilenerek iyice zenginleşmiş bir dil olmalıyken, biz onu neden sürekli fakirleştiriyoruz? TDK'ya göre günümüz Türkçesinde 75 binden fazla sözcük bulunmaktaymış. Yaygın bir görüş ise günde ortalama 200-250 kelime civarında kullandığımız yönünde. Tabii toplam sözcük sayısıyla günlük kullanılan sözcük sayısını karşılaştığımızda aradaki korkunç uçurum göze çarpıyor. Şimdi mesela benim Öztürkçe kullanmak gibi bir takıntım yoktur, neticede ahlaktır veya ideolojidir artık o; aktöre veya düşüngü demenin bir manası olmadığını düşünürüm. Arapça-Farsça'dan gelen kelimeleri çok tuttuğumu söyleyemeyeceğim gibi kimi durumlarda tam bir karşılığını bulamadığım sözcükler için "Frenk" karşılıklarını kullandığımda da tepki aldığım olur. Neticede demeye çalıştığım multimedya kelimesini  çoklu ortama tercih ediyor olduğumdur.

Bu muhabbet nereden çıktı derseniz, an itibariyle Azerbaycan dilinde bir metni anlamaya çalışırken öğrenci yerine talebe ve şakirt sözcüklerini  görüyorum. Hadi talebeyi iyi, kötü biliyoruz ancak diğeri şakirt evet. Hani şu son zamanlarda da belli belirsiz herkesin diline pelesenk olan şakirt. İyiden iyiye softa, yobaz anlamına doğru bilinçsizce kaydırılmakta olan bu sözcüğün anlamı aslında öğrenci. Elbette birtakım kişilerin "hoca" olduğu ortamlarda onların "öğrencilerinin" bu şekilde adlandırılmış olduğu çok açık. Kelimenin oradan türediği de bilinen bir durum. Benim işaret etmeye çalıştığım anlamını bilmediğimiz bir kelimenin kulaktan dolma bir biçimde insanları yaftalamak adına nasıl kullanılıyor olduğudur. Tıpkı eyyamda olduğu gibi. Hatta tam olarak kullanmak gerekirse; eyyamcı hakem, hakemin eyyamın kralını yapması. Bakar mısınız? Eyyamın kralını yapmak. Bunu kim nereden çıkarmış yahu? TDK'ya göre günler anlamına gelen bir sözcüğün nasıl olup da futbol hakemlerinin bu şekilde başlarına sardırıldığı da hep merak konusu olmuştur.

Son söz; eğitim üzerine. Hayır bu mevzuyu "eğitim şart"a bağlamak gibi bir niyetim yok elbette. Tek başına eğitim kelimesi üzerine eğilmek istiyorum. Yine yukarıda bahsettiğim metni Türkçeye çevirirken de yaşadım bu sorunu ama İngilizce metinlerde de sıkça yaşıyorum. Bahsettiğim sözcükler training ve education veya Azerbaycan dilindeki metinde kullanıldığı şekliyle talim ve tahsil. Her iki sözcük de bizde kullanılmaktaymış bir zamanlar. Benzer şekilde bu gruba maarifi de ekleyebiliriz. Cumhuriyetin ilk yıllarında Bakanlık'ın adında geçtiği gibi bugünkü haliyle "Türk Eğitim Derneği" de esasında "Türk Maarif Cemiyeti" adıyla kurulmuş. Esasında eğitim ve öğretimin ikisini de içine alan bu sözcüğe de eğitim deyip geçmişiz. İşte bahsettiğim dili fakirleştiriyor olmamıza çok basit bir kanıt niteliğinde aslında bu...

Hiç yorum yok: