Bazı kelimelerin, ayrıyeten gibi, kullanımına şiddetle karşı çıkar dil bilimciler. Şöyle ki, Türkçe bir sözcük olan "ayrı" ile Farsça'dan gelen "yeten" ekinin birleşimiyle oluşan bir sözcüğün galat-ı meşru, yani yanlış olduğu halde sık tekrarlandığı için artık doğru kabul edilen bir hata olduğu söylenegelir. Öyle ki, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde de yine "ayrıyeten" sözcüğüne yer verilmemiştir.
Amma, ne ilginçtir ki aynı sözlükte "işgüzar" sözcüğü yer almaktadır ve günlük hayatta da sıkça kullandığımız bu sözcük, üstelik de aslında ifade ettiğinden çok farklı bir anlamda kullanılmaktadır bugün. Sözlükte "gereği yokken, genellikle kendini göstermek için işe karışan" olarak tanımlanmıştır bu, Türkçe "iş" sözcüğüne Farsça "güzar" ekinin getirilmesiyle oluşmuş olan sözcük. Halbuki "güzar" eki "yapan, beceren" anlamını vermektedir ve işgüzar da esasında iş yapan, iş beceren anlamına gelmektedir. Örneğin, Azeriler işgüzar sözcüğünü işadamı yerine kullanmaktadır.Aynı şekilde danışmanlık yapan anlamına gelen maslahatgüzar da, gerçekten de büyükelçi olmadığında onu temsil eden, kendisine danışılan gibi bir kullanımı ifade etmektedir.
Belki de yıllar önce bir büyüğümüz tarafından dile getirilmiş olan "benim memurum işini bilir" lafı çoğunluğun anladığı şekliyle işgüzarca değil de, hakikaten onların işgüzar olduklarını anlatır biçimde söylenmiştir.
Sanki yine sınırları fazla zorladık son cümleyle...